Up to date the method of “Breaking of Text” has been applied only one work. This method can also be applied to odes successfully.
In this review we applied the method of “Breaking of Text” to Baki’s one ode.
In the superficial text poet makes a description of the autumn season in this ode.
In the works of art the deepest text comprises the period of life from beginning to 12 years of age. The uppermost text includes the maturity period of the artist, in other word the time work has been written. The uppermost text shows the reason for the work of art being written. The deepest text represents, within the spiritual world of the artist, the root, the basis in which this reason is based on.
In the uppermost text Poet Baki is abdicated from government employment due to an offence he committed or an offence ascribed to him. He falls into a great depression. The people around him scatter. He becomes isolated. He joints a sect or continuous a sect that he was affiliated before hand. By this way, he starts expecting to get his previous duty in government through his sheik and tries to gain the attention of his superiors.
Parallel to the depression of Poet Baki mentioned in the uppermost text, Child Baki regresses to the oral-anal stages in the deepest text. He gets affected by the features of these psycho-sexual development stages. This regression first continues to anal stage (1,5 – 3 years of age) and then up to oral stage (0 -1,5 years of age).
Key
Words: Breaking of text, Superficial text, Deepest text, Uppermost
text, Child Baki, Poet Baki.
GİRİŞ
Metin
kırılması yöntemi şimdiye değin sadece bir esere uygulanmıştır: Leyla
ve Mecnun Mesnevisinin Metin Kırılması Yöntemiyle Çözümlemesi
(Pektaş 2006). Ama bu yöntemi başka eserlere de uygulama konusunda
önümüzde bir engel yoktur.
Metin kırılması yöntemi, “sanatçı” yı temel alan bir yaklaşıma sahiptir. Yüzeydeki metinin örgüsünde sanatçının öz yaşamının ve iç dünyasının işlendiği Derindeki metin ile En üstteki metine ulaşmaya çalışır. Bununla birlikte metin kırılması yöntemi “eser” eksenine dayanan bir özellik de taşır. Çünkü aşağıda verileceği üzere metin kırılmasının söz konusu olduğu noktalar eser ile ilgili bir yaklaşımla değerlendirilebilir. Bu nedenle metin kırılmasını hem sanatçı hem de eser temelli bir inceleme yöntemi olarak sınıflandırmak gerekir.
Metin
kırılması sadece nitelikli eserlerde söz konusudur. Daha doğrusu büyük
sanatçıların varoluşsal kaygılarla yazdıkları büyük eserlerinde
bulunabilmektedir. Dünya edebiyatına iftiharla sunacağımız Divan
edebiyatı ürünleri de böyle büyük olma onuruna sahip eserlerdir. İlgili
çalışmada elde ettiğim başarı sonucu metin kırılmasını başka türlere de
uygulama konusunda içimde bir istek oluştu. Bu bağlamda Divan
şairlerinin gazelleri de ilgimi çekti, onlara metin kırılması yöntemini
zevkle uygulamaya başladım. Bu çalışmalarım sonucunda Divan şiirinin
anlaşılmasında karşılaşılan temel sorunun onun derinliğinden
kaynaklandığını kavradım. Hele o “parça bohçası, her beytin ayrı bir
konudan söz etmesi, tema bütünlüğünün olmaması…” biçimindeki aynı
anlama gelen yargıların Divan şiirine yapılmış ne kadar yersiz ve haksız
şikayetler olduğunu anladım. Aslında bu haksız ve yersiz şikayetler,
Divan şiirinin derinliği karşısında yaşanan aczin ifadeleriydi. Tabii bu
aydınlanma bende metin kırılması yönteminin sağladığı olanakla meydana
geldi.
Divan
şiirinin bu derinliği metin kırılması yönteminin bulup ortaya çıkardığı üç
boyutlu metin özelliğinden kaynaklanmaktadır. Sanırım,
okuyucularım üç boyutlu resimlere bakmışlardır. Bu tür resimlerde
yüzeydeki desenlerin ve çizgilerin altında üç boyutlu bir takım şekiller
görülür. Metin kırılması yöntemiyle incelemesini yaptığımız eserlerde de
durum böyledir. Yüzeydeki metinin altında şairin çocukluk; gençlik veya
olgunluk dönemlerine ait öz yaşamından ve iç dünyasından gelen başka
birer metin bulunmaktadır.
Metin
kırılması yönteminin amacı büyük bir sanat eseri üzerinde kendisine
özgü bir yolla sanatçının öz yaşamının ve iç dünyasının sergilendiği
Derindeki metin ile En üstteki metini bulup ortaya çıkarmaktır.
Derindeki
metin, sanatçının başlangıçtan on bir, on ikinci yaşlarına değin olan
yaşam sürecini kapsamaktadır. 0-3 yaşlar arası oral-anal evre, 3-6
yaşlar arası fallik evre (oedipal dönem), 6-12 yaşlar arası da gizlilik
evresi olarak adlandırılmaktadır. Her üç evre de ruhçözümlemesinde ve
gelişim psikolojisinde ruhsal hastalıkların, psikolojik komplekslerin,
kişilik özelliklerinin çözümlemelerinde çok önemlidir. Öyle ki ilgili
konularda bilmecenin çözümü genellikle bu çocukluk evrelerinde yatar.
İşte sanatçı da bilinçdışı süreçlerin etkisiyle Yüzeydeki metinin
altında ördüğü Derindeki metinde bu çocukluk dönemini işlemektedir.
Derindeki
metinde şairi temsil eden kişiye Çocuk Bâkî adını vereceğiz.
Derindeki
metini nasıl metin kırılması yöntemiyle bulgularsak, En üstteki metine
de aynı yöntemle ulaşırız. Derindeki metin sanatçının öz yaşamını ve iç
dünyasını konu alır, En üstteki metinin konusu da aynıdır. Derindeki
metinde sanatçı çocukluğunu işler, En üstteki metinde ise gençlik veya
olgunluk çağında veya ilgili eseri kaleme almadan az önceki bir geçmişte
yaşadığı bir olay veya olguyu konu alır.
Her
sanatçı meydana getireceği sanat eseri için yakın zamandaki yaşamından
gelecek bir kıvılcıma muhtaçtır. En üstteki metin bu kıvılcımı temsil
eder. En üstteki metin ilgili eserin oluşumunda temel bir işleve
sahiptir, yani eserin ruhu ve kalbidir. Derindeki metinde işlenen tüm
konular adeta kılcal damarlarla En üstteki metine bağlıdır. Derindeki
metinin oluşum nedeni de En üstteki metinde aranmalıdır.
En
üstteki metinde şairi temsil eden kişiye Şair Bâkî adını
vereceğiz.
Metin
kırılması yöntemi kısmen psikoloji ve ruhçözümlemesine bağlıdır, kısmen
de bağımsızdır. Ruhçözümlemesine ve psikolojiye bağlı olan kısmı metin
kırılması sonucu ortaya çıkan sanatçının iç dünyası ile ilgili
bulgulardır. Bunlar ruhçözümlemesinin ve psikolojinin verileri ile
açıklanmadıkça okuyucu tarafından anlaşılmayacak kapalılıktadırlar. Yani
ruhçözüm ve psikoloji bilgileri salt sanatçının iç dünyası ile ilgili
bulguları değerlendirmek için kullanılmaktadır. Oysa metin kırılması
sonucu sadece sanatçının iç dünyasına ilişkin bulgular elde
edilmemektedir. Derindeki metin veya En üstteki metinde bir de
sanatçının öz yaşamı ile ilgili olayları, olguları işlenmektedir. Metin
kırılması sonucu ortaya çıkan sanatçının öz yaşamı ile ilgili bulgular
için ruhçözümün ve psikolojinin verilerine gerek duyulmamaktadır. Çünkü
metin kırılmasının sonucu ortaya çıkan sanatçının öz yaşamı ile ilgili
bulgular, genellikle bir film karesi kadar açık ve gerçek bir durum arz
etmektedir.
Mesnevilerde
metin kırılması sonucu oluşan bu film kareleri yüzlerce, binlerce beyit
boyunca devam ettikleri için tıpkı sinemadaki filmlerde olduğu gibi
yapay bir akışla izlendiğinde ayrı bir öykünün metnini
oluşturmaktadırlar. Oysa gazellerde metin kırılması sonucu elde
ettiğimiz kareler bir fotoğraf negatifini andırmaktadır. Çünkü beş, on
beyit tutarındaki bir hacimde kısa metrajlı da olsa bir film
seyredemeyeceğimiz muhakkaktır. Nedense bu durum benim gazeller üzerine
eğilmemde olumsuz bir etki kaynağı da olmuştur.
Metin kırılmasının gazellere uygulanmasında sözünü ettiğim olumsuz etken yanında gazellerin bünyesinde metin kırılmasını uygulamada büyük bir kolaylığı da taşıdığını belirtmek isterim. Şöyle ki: Gazellerde şair edebi sanatlara çok büyük bir önem verir. Şiirde bütün maharetini gazellerde gösterir. Edebi sanatlar metin kırılmalarının genellikle bulunduğu yerlerdir. Şair edebi sanatın söz konusu olduğu yerde genellikle öz yaşamının ve iç dünyasının sergilendiği bir film karesini gizlemiştir.
Metin kırılması aşağıdaki noktalarda kendisini gösterir:
a. Gerçeklikle çatışan olay ve olgularda.
b. Toplumun dinsel anlayışı ve töresiyle çatışan olay ve olgularda.
c. Akıl ve mantık kurallarına aykırı olay ve olgularda.
d.Yüzeydeki metinin yapısında kendisini gösteren özgünlüklerde ve
içeriğindeki çelişkilerde.
Derindeki metine ve En üstteki metine temel olarak metin kırılması
yöntemiyle ulaşmaktayız. Bununla birlikte beyitteki sembolleri
çözümlemekle veya imalarla da Derindeki metini ve En üstteki metini
takip edebilmekteyiz.
Buraya
değin verdiğimiz kuramsal bilgiler bir gazeli incelemeye yeter sanırım.
Aşağıda Bâkî’nin bir gazelini metin kırılması yöntemiyle incelemeye
çalışacağız:
GAZEL İNCELEMESİ
Gazel1
Nâm u nişâne kalmadı fasl-ı bahârdan
Düştü
çemende berg-i dıraht i’tibârdan
Eşcâr-ı bâğ hırka-i tecrîde girdiler
Bâd-ı
hazân çemende el aldı çınârdan
Her yanadan ayağına altın akıp gelir
Eşcâr-ı
bâğ himmet umar cūybârdan
Sahn-ı çemende durma salınsın sabâ ile
Âzâdedir
nihâl bugün berg ü bârdan
Bâkî çemende hayli perîşan imiş varak
Benzer ki bir şikâyeti var rûzgârdan
♥♥
Nâm u nişâne kalmadı fasl-ı bahârdan
Düştü
çemende berg-i dıraht i’tibârdan
Beyitin günümüz Türkçe’siyle nesre çevrilmesi şöyledir:
“Bahar
mevsiminden bir iz ve belirti kalmadı. Bahçede ağaç yaprağı yüksekten
düştü.”
Yüzeydeki
metinde beyitte bir sonbahar betimlemesi yapılmaktadır: Ağaçlar
yapraklarını dökmüştür. Baharın hiçbir izi ve belirtisi kalmamıştır.
Öyle ki ağaçlardaki son yapraklar da dallarından yere düşmektedir.
Nâm,
nişâne, düş-, i’tibâr sözcükleri ile iham-ı tenasüp sanatı yapılmıştır.
Bu kavramlar devlet yönetimi ile ilgili çeşitli konum ve rollere ve
ayrıca buralarda karşılaşılan olay ve olgulara işaret etmektedir.
Beyitte
bir konuda aynı veya benzer kavramların yinelenmesi Yüzeydeki metinin
yapısında kendisini gösteren bir özgün durum olarak
değerlendirilir. İlgili kelimeler tıpkı bir akarsu girdabında olduğu
gibi Derindeki metinin veya En üstteki metinin malzemelerinin beyitte
hakim konuma geldiğine ve okuyucuyu kendisine doğru çektiğine işarettir.
Bu açıdan iham-ı tenasüp sanatına konu olan sözcükler, yani nâm,
nişâne, düş-, i’tibâr metin kırılmasına neden olmakta ve En üstteki
metinde Şair Bâkî’nin içerisinde bulunduğu duruma (konuma) işaret
etmektedir:
En üstteki metinde Şair Bâkî, ilgili sözcüklerin işaret ettikleri anlamlardan anlaşılacağı üzere bu gazeli yazdığı sırada devlet görevinden el çektirilmiştir (azledilmiştir).
Bilindiği
gibi Bâkî çeşitli yüksek devlet memurluklarında bulunmuştu (çeşitli
medreselerde müderrislikler; Mekke, Medine, İstanbul Kadılıkları;
Anadolu ve Rumeli Kadıaskerlikleri gibi). O dönemde yüksek devlet
memurlarına maaş yerine gelirlerinden yararlandıkları topraklar
verilirdi (Bu topraklar gelirlerine göre has, tımar, zeamet olarak üç
guruba ayrılırdı.). Yüksek devlet memuru emekli olunca da geçinebileceği
bir arazi tahsis edilirdi (arpalık). Ama görevinden el çektirilen yüksek
devlet memuruna ceza olarak hiçbir şey verilmezdi.
Bu
şiirin sözünü edeceğimiz Derindeki metin ve En üstteki metin boyutlarını
tam anlamıyla kavrayabilmemiz için biraz o devrin koşullarına ve şairin
görevden el çektirilme gibi büyük bir cezaya çarptırılması üzerine
yaşadığı psikolojik bunalıma (depresyona) aşina olmamız gerekmektedir.
Bir insanın alıştığı hayat standartlarından bir anda koparak yoksulluğa
ve açlığa doğru kayışı çok acı bir deneyimdir. İnsanın geleceğe yönelik
kaygıları günlük yaşamını dumura uğratabilir. Kişiyi büyük bir
depresyona sokabilir. Elini kolunu bağlayabilir. Böyle yüksek devlet
memuru birisinin, sıradan bir insan olmadığı için, her yerde iş bulması
da zordur. En kötüsü mutlakıyet rejimi içerisinde başlarına böyle veya
benzer bir bela ve musibet almamak, makam sahibi kişiler arasında kötü
bir isimle fişlenmemek için dostların da (hatta hısım akrabanın da)
kapıları kapatmış olmasıdır. Bu gerçekten o devir koşullarında her
insanın kolay kolay kaldıramayacağı büyük bir bela ve musibettir.
İşte
En üstteki metinde Şair Bâkî bu şiiri devlet memurluğu görevinden el
çektirildiği bir dönemde yazmıştır. Yüzeydeki metinde işlenen sonbahar
betimlemesinin insanda ortaya çıkardığı duygu ile En üstteki metinde
şair Bâkî’nin devlet memurluğu görevinden el çektirilme dolayısıyla
yaşadığı duygu aynıdır: Hüzün. Şair Yüzeydeki metinde sonbahar mevsimini
işleyerek Derindeki metin ve En üstteki metindeki tema için kendisine
çok uygun bir fon (arkaplan) seçmiştir.
En üstteki metinde Şair Bâkî’nin hem kendisini (berg-i dıraht) hem de makam ve mevkii (nâm u nişâne) yere düşen ağaç yaprakları ile özdeşleştirmesi dikkate değer. Bu, bir insanın yaşadığı bir facia sonucu adeta “Dünyam yıkıldı.” demesi gibi bir şey. Demek ki En üstteki metinde Şair Bâkî hüznün de ötesinde depresyon (buhran, bunalım) diye adlandırabileceğimiz bir psikolojik olgunun pençesindedir. Kuşkusuz depresyon psikolojik olgusu şimdilik bir varsayımdan öte bir şey değildir. Derindeki metindeki bulgular bu varsayımımızı kanıtlarsa bu konuda doğru ve tutarlı bir düşünceye sahip olduğumuz anlaşılacaktır.
Eşcâr-ı bâğ hırka-i tecrîde girdiler
Bâd-ı
hazân çemende el aldı çınârdan
Beyitin günümüz Türkçe’siyle nesre çevrilmesi şöyledir:
“Bağın
ağaçları (bir dervişin soyunma hırkasına girmesi gibi) yapraklarını
döktüler. Sonbahar rüzgarı (bir dervişin şeyhten el alması gibi) bahçede
çınarın (şeyhin eline benzeyen) yaprağını aldı.”
Yüzeydeki metinde sonbahar betimlemesi bu beyitte de devam etmektedir:
Ağaçlar yapraklarından soyunmuştur. Sonbahar rüzgarı esmektedir. Çınar
ağacı esen rüzgarın etkisiyle yapraklarını dökmektedir.
Önce ilk dizeyi bir inceleyelim:
Bağın ağaçları (eşcâr-ı bâğ), kişileştirilmiştir (teşhis sanatı).
Ayrıca bununla kapalı istiare de yapılmıştır. Benzetilen (yani sofiler)
söylenilmemiş, ama benzetme yönü “soyunma hırkası (hırka-i tecrit)”
belirtilmiştir.
Soyunma hırkası (hırka-i tecrit) ile teşbih-i beliğ sanatı yapılmış,
soyunma (çıplaklık) hırkaya (derviş giysisine) benzetilmiştir.
Soyunma
hırkası (hırka-i tecrit) bir tasavvuf terimi olarak tarikata intisap
eden kişinin dünyanın bütün değerlerinden, zevk ve sefasından soyunup
kendisini şeyhine ve Allah’a teslim etmesidir.
Bağın
ağaçlarının sofilere benzetilip onlar gibi soyunma hırkasına
bürünmeleri, yani çırılçıplak kalmaları gerçeklikle çatıştığı için metin
kırılmasına neden olmakta ve En üstteki metinde Şair Bâkî’nin içinde
bulunduğu depresyondan kurtulmak için bir tarikata intisap ettiğini veya
daha önce intisap ettiği tarikata yaşamında daha bir değer ve önem
vermeye başladığını anlatmaktadır.
Buradaki
metin kırılmasını biraz daha açmak gerekirse şunları diyebiliriz: Bağın
ağaçlarının sofilere benzetilmesinin bir teşbih sanatı olduğunu demin
belirtmiştik. Edebi sanatlar metin kırılmasının genellikle bulunduğu
yerlerdir. İlgili benzetme dilde ve hayalde olan bir olgudur. Gerçek
yaşamda böyle bir şey olamaz. Gerçek yaşamda ağaç ağaçtır, sofi de
sofidir. Şair dış dünyadaki bu gerçekliğe karşın ikisi arasında bir ilgi
kuruyorsa burada onun öz yaşamına ilişkin bir gerçeklik söz konusudur.
Şair ağaçların sofiler gibi soyunma hırkasına büründüklerini söylediğine
göre burada öz yaşamından bir sahneyi dile getirmektedir.
Osmanlı döneminde
her Müslüman’ın genellikle intisap ettiği bir tarikatı vardı. Tarikat
sahibi olmak toplumda övülen bir hasletti. Tabii bir tarikata bağlı
olmayana da öyle kötü gözle bakılmazdı. Tarikata bağlı olmak toplumun
aradığı ideal tip olan dindarlığı bütünlerdi. Hatta meslek açısından
tasavvuf dünyasından uzak olması gereken askerler bile Bektaşî
tarikatına müntesiptiler. Bu açıdan Bâkî’nin devlet görevinden el
çektirilmesi üzerine yeni bir tarikata intisap etmesinden ziyade daha
önce müntesip bulunduğu tarikata devam ettiğini düşünmekteyim. Azil
dolayısı ile çevreden eş dost el ayak çekmeye başlayınca bu yoksunluğu
tarikat çevresiyle gidermeye çalışması gayet doğaldır. Esasta
dedikodudan ve siyasetten uzak bir çevre olarak tarikat onun için önemli
manevi bir sığınak durumuna gelmiş olmalıdır. Şairin, tasavvufa
şiirlerinde sanatsal bir motif olma dışında amaç ve ilke olarak yer
vermemesi nedeniyle, sadece bir sosyal çevre bulmak ve içerisine düştüğü
depresyondan kurtulmak açısından tarikata devam ettiğini, daha doğrusu
sığındığını düşünebiliriz. Ayrıca tövbe kapısıyla girilen tarikat onun
devlet görevinden el çektirilmesine neden olan suçtan dolayı pişman
olduğunun bir göstergesi olarak yüksek devlet memurları veya padişah
tarafından affına da vesile olabilecektir.
Asıl
ilgili beyitte Derindeki metinde Çocuk Bâkî’nin içerisinde
bulunduğu ruhsal gerileme durumunu belirlediğimizde En üstteki metinde
Şair Bâkî’nin müntesip bulunduğu tarikata devam etmekle ruhsal
dünyasının niçin manevi bazı değerlere ve güçlere ihtiyaç duyduğunu
anlayabileceğiz.
Bağın
ağaçlarının sofilere benzetilip onlar gibi soyunma hırkasına
bürünmeleri, yani çırılçıplak kalmaları gerçeklikle çatıştığı için metin
kırılmasına neden olmakta ve Derindeki metinde Çocuk Bâkî’nin
içerisinde bulunduğu ruhsal gerileme sürecine işaret etmektedir.
Bizler 0-3 yaşlar arası oral-anal libidonal evrede bulunmaktayız. İlgili evrenin başlangıçtan 1,5 yaşına kadarki dönemi oral (ağızsal); 1,5-3 yaşlar arası da anal (makatsal) bir karakter arz eder. Asıl bu ikinci evre şiirde daha dikkat çekici biçimde işlenmektedir. Bu yaşlar arasında tıpkı yukarıdaki dizede betimlendiği üzere çoğu kez ebeveynlerimiz önünde ağaçlar gibi çırılçıplak bulunuruz. Ebeveynlerimiz genellikle altlarımızı temizlemek için, sofilerin soyunma hırkasını giymeleri gibi, bizleri soyup kundaklamışlardır (veya yeni giysiler giydirmişlerdir). Bu yaşlarda edindirilmeye çalıştırılan tuvalet alışkanlığı genellikle çocukların protestolarıyla karşılanır. Aslında çocuklar kendi dünyalarında haklıdırlar. Çünkü cinsel zevk (libido) anal evrede bulunduğu zaman bundan fedakarlık yapmak çok güç bir şeydir. Çocuk kakasını içerisinde tutmakla, bağırsaklarında bir gerilim yaşamakla, özellikle anal bölgede meydana gelen basınçla büyük bir zevk yaşamaktadır. Bu yüzden çocuklar kakalarını büyükler istediği zaman değil kendileri istediği zaman yaparlar. Dik kafalılık, inatçılık bu evrenin karakteristik özellikleridir (Freud 1997: 99-103).
Derindeki
metinde Çocuk Bâkî’nin kendisini bağın ağaçları (eşcâr-ı bâğ) ile
özdeşleştirmesi, dikkat çekicidir. Ağaçların yerde sabit durmaları,
Çocuk Bâkî’nin hareket kabiliyetinin kısıtlandığı bir dönemi temsil
etmesi açısından önemlidir. Bu da 0-3 yaşlar arası oral-anal evreyi
karşılamaktadır. Yani hem soyunma hırkası (hırka-i tecrit) ile hem de
bağın ağaçları (eşcâr-ı bâğ) ile Derindeki metinde Çocuk Bâkî’nin
içerisinde bulunduğu ruhsal gerileme evresine (oral-anal) işaret
olunmaktadır.
Derindeki
metinde Çocuk Bâkî’nin çırılçıplak soyulmasının altında onun altını
pislettiğini çıkarsayabiliriz. Aşağıdaki ikinci dizede onun bu yüzden
babası tarafından nasıl bir cezaya çarptırıldığını okuyacağız.
Şimdi ikinci dizeye geçebiliriz:
Sonbahar
rüzgarı (bâd-ı hazân), kişileştirilmiştir (teşhis sanatı). Ayrıca
bununla kapalı istiare de yapılmıştır. Benzetilen (yani sofiler)
söylenilmemiş, ama benzetme yönü olan “el al”mak belirtilmiştir.
Çınar
sözcüğü de kişileştirilmiştir. Ayrıca bununla kapalı istiare de
yapılmıştır. Benzetilen (şeyh) söylenilmemiş, ama benzetme yönü olan
sofinin şeyhten “el al”manın söylenildiğini demin belirtmiştik.
Çınar
sözcüğü ile çınarın ele benzeyen yaprağı kastedildiği için mecaz-i
mürsel sanatı yapılmıştır.
El almak
bir tasavvuf terimi olarak şeyhin müritlerinden birisine vekillik veya
halifelik vermesidir ki bu tarikatta ya resmi ya da hem resmi hem manevi
bir yükselişe işarettir.
Sonbahar rüzgarının (bâd-ı hazân) sofilere benzetilip onlar gibi şeyhten el alması gerçeklikle çatıştığı için metin kırılmasına neden olmakta ve En üstteki metinde Şair Bâkî’nin daha önce intisap ettiği tarikata yaşamında daha bir yer ve değer vermeye başladığına ve tarikatta ya resmi ya da hem resmi hem de manevi bir makam elde ettiğine işaret etmektedir. Ben bu makamın resmi bir görev olan vekillik olduğunu düşünüyorum. Şair Bâkî’ye hem resmi hem de manevi bir makam olan halifeliği nedense uygun görmüyorum. Çünkü onun tarikatla ilgilenmesi geçici bir durumdur. İçerisinde bulunduğu depresyonda rahatlama ve sosyal çevre yoksunluğunu giderme isteğinden kaynaklanmıştır.
Asıl ilgili beyitte Derindeki metinde Çocuk Bâkî’nin içerisinde bulunduğu ruhsal gerileme durumunu belirlediğimizde En üstteki metinde Şair Bâkî’nin müntesip bulunduğu tarikata devam etmekle ve orada resmi bir makam almakla ruhsal dünyasında hangi sıkıntısının giderildiğini anlayabileceğiz.
Sonbahar
rüzgarının (bâd-ı hazân) sofilere benzetilip onlar gibi şeyhten el
alması, gerçeklikle çatıştığı için metin kırılmasına neden olmakta ve
Derindeki metinde Çocuk Bâkî’nin anal libidonal evrede veya tuvalet
alışkanlığı kazanması gereken bir yaşta iken altını pisletme nedeniyle
yediği bir tokatla büyük bir depresyona girdiğine işaret etmektedir.
Çocuk Bâkî bilinçdışında suratında deyim yerindeyse “Osmanlı tokatı”nı
yemeden önce onun esintisini bir sonbahar rüzgarı gibi hissetmiştir.
Arkasından çınar ağacının yaprağına benzetilen babanın eli bir anda
suratında aşk etmiş olmalı.
En
üstteki metinde Şair Bâkî tarikatta vekillik gibi bir makama yükselirken
Derindeki metinde Çocuk Bâkî altını pislettiği için babasından havadaki
esintisiyle birlikte yediği tokadı dile getirmektedir. En üstteki
metinle Derindeki metini psikolojik ilişki açısından
karşılaştırdığımızda En üstteki metinde Şair Bâkî elde ettiği resmi
tarikat makamıyla Derindeki metinde Çocuk Bâkî’nin depresyonuna çözüm
sunmaktadır. Şeyhin vekili olmak nihayetinde onun gibi olmaya bir
adımdır. Aynı şey Derindeki metinde Çocuk Bâkî’nin babası gibi
yetiştiğine, ondan yediği dayakla onun gibi sert, belki de öfkeli bir
mizaca sahip olduğuna işaret etmektedir. Özdeşleşme Çocuk Bâkî’nin
yaşadığı cinsten sorunlarda çokça başvurulan bir psikolojik savunma
mekanizmasıdır.
Edebiyat
tarihlerine kadar ağza düşmeseydi ben burada sözünü bile etmeyecektim:
Şairin ölümünden önce bir hiddete kapılarak cariyelerini dövmesi de onun
sert ve öfkeli mizacı varsayımına bir miktar haklılık payı katmaktadır
(Banarlı 1983:585).
Bir
tokatla ve birkaç hadise ile şairi sert, öfkeli bir mizaca sokmak çok
yanlıştır. Bu konunun etraflı bir biçimde araştırılmaya ihtiyacı vardır.
Devrinde bütün kaynaklar, şairin eş dost canlısı, nükteyi, gülmeyi ve
eğlenceyi seven bir karaktere sahip olduğunda hem-fikirdir.
Şairin
bilinçdışında babasından yediği tokatla devlet memurluğundan el
çektirilmekle yaşamdan yediği tokat aynı anlama gelmektedir. Bir de şu
tespitimizin altını çizmek istiyoruz: Devlet memurluğundan el
çektirilmek ile işlediği suç, Derindeki metinde Çocuk Bâkî’nin altını
pisletmesine eşdeğer tutulmuştur.
Her yanadan ayağına altın akıp gelir
Eşcâr-ı
bâğ himmet umar cūybârdan
Beyitin günümüz Türkçe’siyle nesre çevrilmesi şöyledir:
“
Her yandan (ırmağın) ayağına altın akıp gelir. Bağın ağaçları ırmaktan
himmet (manevi yardım) umar.”
Beyitte
sonbahar betimlemesi devam etmektedir: Ağaç yaprakları rüzgarlarla,
yağan yağmurlarla ve su akıntıları ile her taraftan ırmaklara doğru akıp
gelmektedir. Bahçedeki ağaçlar çırılçıplak kalmıştır. Bu halleri ile
ırmaklardan adeta yardım dilemektedirler.
İlk dizedeki “altın” sözcüğü açık istiare olarak yaprağa benzetilmiştir.
Altının yaprağa benzetilmesi gerçekliğe aykırı düştüğü için metin kırılmasına neden olmakta ve En üstteki metinde Şair Bâkî’nin devlet görevinden azledilmesi dolayısı ile ekonomik hayatında maddi yoksunluk çektiğine ve bu yüzden giderlerine daha bir dikkat ettiğine işaret etmektedir.
Edebi sanatların genellikle metin kırılmasının bulunduğu yerler olduğunu belirtmiştik. Açık istiare bir benzetme (teşbih) sanatıdır. Benzetme dış dünyada olmayan bir olgudur. Dışarıda yaprak yapraktır, altın da altındır. Ama insan içerisinde bulunduğu psikolojik durumla yaprak ile altın arasında bir ilgi kurar, altını yaprağa benzetebilir. Bu ilgi kaynağını dış dünyada müstakil birer varlık olarak yaratılan altın ve yaprağın renk olarak birbirine benzerliğinden çok insanın iç dünyasındaki bir eğilimden, duygu, coşku veya kompleksten alır. Bu nedenle şair yaprak yerine altın demekle iç dünyasındaki önemli bir sahneyi dışa vurmaktadır.
İş hayatında Bâkî gibi büyük bir talihsizlik yaşayan kişiler
rüyalarında insan pisliği, para ve altın görerek doyum bulurlar.
Bilinçaltında sıkıntısını ve yoksunluğunu duydukları bu nesnelere daha
bir önem vermeye başlarlar.
Altın ve para bilinçdışında aynı anlama gelir. Altın bilinçdışında hem
sarı renkte hem de biriktirilme olgusuna konu olduğundan dolayı kakayı
daha iyi temsil eder (Freud 2000: 500).
Altının yaprağa benzetilmesi gerçekliğe aykırı düştüğü için metin
kırılmasına neden olmakta ve Derindeki metinde Çocuk Bâkî’nin altını
kirletme nedeniyle babasından yediği tokatla psikolojik açıdan anal
evreye gerilediğine ve kakasıyla oynamaya başladığına işaret etmektedir.
Derindeki
metinde Çocuk Bâkî’nin babasından yediği tokatla En üstteki metinde
şair Bâkî’nin devlet görevinden azledilmesi ile yaşadığı depresyonun
aynı anlama geldiğini daha önce belirtmiştik.
Bu
dizede şair, aç tavuğun kendisini buğday ambarında sanması gibi “Her
yandan (ırmağın) ayağına altın akıp gelir” diyerek gerçekleşmesini
beklediği hem çocukluk çağındaki (kakayla oynama gibi) hem de o andaki
(para kazanma ve biriktirme gibi) bir arzusunu dile getirmiştir.
Şimdi de ikinci dizeyi inceleyelim:
Bağın
ağaçları (eşcâr-ı bâğ), kişileştirilmiştir (teşhis sanatı). Ayrıca
bununla kapalı istiare de yapılmıştır. Ama benzeyen sofiler
söylenilmemiş, yalnız benzetme yönü “himmet umar” belirtilmiştir.
Himmet
ummak, tasavvufi bir terimdir. Dervişlere özgü bir tavırdır. Onlar
manevi büyüklerinden (peygamberler, pirler, şeyhler) manevi yardım
dilenirler. Her başarıyı, yardımı bu himmete bağlarlar. Kendilerinden
bir şey, manevi güç, keşif ve keramet görmezler.
Irmak (cūybâr) kişileştirilmiştir (teşhis sanatı). Ayrıca bununla
kapalı istiare de yapılmıştır. Kendisinden himmet umulan bir kişi olarak
ırmak şeyhe benzetilmiştir.
Bağın ağaçlarının bir sofi gibi kişileştirilip şeyhe benzeyen ırmaktan
altın alma konusunda himmet umması (yardım beklentisi), gerçeklikle
çatıştığı için metin kırılmasına neden olmakta ve En üstteki metinde
şair Bâkî’nin tarikata dünyevi geleceği ve para konusundaki kaygıları
için devam ettiğine ve bu konuda bir beklenti içerisinde bulunduğuna
işaret etmektedir.
Tarikat yaşantısının şairimizin mizacına hiç uymadığını daha önce
belirtmiştik. Şairimiz dindardır, ama tasavvufu özümsemiş bir mizaca
sahip değildir. Bâkî yaşamı, gülmeyi ve eğlenceyi çok sever. Hoş-sohbet,
nüktedan bir kişiliğe sahiptir. Şiirlerinde şaraba düşkünlüğünü de
açıkça işlemiştir. Yalnızlık, dışlanmışlık duyguları onu tarikat
çevresine itmiştir. Ama bunda, yukarıda bulguladığımız gibi devlet
memurluğu görevinden azledilmesi ile kaybettiklerini tarikat yolu ile
tekrar kazanmak istemesi asıl rolü oynamıştır. Böylelikle tarikata devam
etmesinin asıl nedeni, devlet büyüklerinin gönüllerini kazanma gibi bir
amaca hizmet ettiği açıklığa kavuşmuştur.
Bağın ağaçlarının bir sofi gibi kişileştirilip şeyhe benzeyen ırmaktan
altın alma konusunda himmet umması (yardım beklentisi), gerçeklikle
çatıştığı için metin kırılmasına neden olmakta ve Derindeki metinde
Çocuk Bâkî’nin anal (makatsal) evreden kurtulup fallik (kamışsal) evreye
ulaşmak istediğine işaret etmektedir.
Irmak (cūybâr, akan su) fallik evrede ruhsal dünyada hakim olan hırsla
yakından ilgilidir. Erkek çocuklar bu dönemde kendi aralarında
kamışlarını çıkararak sidik yarışına girerler. Birbirlerine hırs
gösterisinde bulunurlar. Fallik evre (3-6 yaş arası) oedipal dönemin
kapsamında değerlendirilir.
Derindeki metinde Çocuk Bâkî’nin anal evreden kurulup fallik evreye
ulaşmak istemesiyle En üstteki metinde Şair Bâkî’nin azledildiği devlet
görevine tekrar getirilmek için tarikattaki şeyhten bir beklenti
içerisinde olması arasında bir koşutluk kurulmuştur2.
Sahn-ı çemende durma salınsın sabâ ile
Âzâdedir
nihâl bugün berg ü bârdan
Beyitin günümüz Türkçe’siyle nesre çevrilmesi şöyledir:
“Fidan, meyve ve yapraktan kurtulduğu için bahçenin ortasında esen meltemle salınsın dursun.”
Beyitte
sonbahar betimlemesi devam etmektedir: Fidanlar, yaprak ve meyvelerinden
kurtulmuştur. Ayrıca bahçe ortasında esen meltemle sallanmaktadırlar.
Şair
önceki beyitlerde kendisini ağaçla özdeşleştirmişti. Bu beyitte şairin
kendisini fidanla özdeşleştirmesi En üstteki metinde Şair Bâkî’nin
yaşadığı depresyonun büyüklüğüne, bunun sonucu olarak da Derindeki
metinde Çocuk Bâkî’nin ruhsal dünyasındaki gerileme sürecinde yaşadığı
bir değişikliğe işaret etmektedir. Kendini ağaçla özdeşleştirdiği
beyitlerde Çocuk Bâkî anal libidonal evrede bulunmaktaydı. Fidan
ağaçtan küçük olduğuna göre bu ruhsal gerileme süreci oral evreye (0-1,5
yaşlar arası) değin sürmüş olmalı.
Yukarıdaki
beyitte “meyve ve yapraktan kurtulmak” ifadesi, sözünü ettiğimiz ruhsal
gerileme sürecini bir başka açıdan ima etmektedir. Zira yukarıda üçüncü
beyitte “yaprak” ile “altın” arasında bir ilişki kurmuştuk. Derindeki
metinde Çocuk Bâkî’nin ruhsal dünyasında yaprak, “kaka” anlamında
kullanılmıştı. Bu nedenle anal evreyi temsil etmişti. “Meyve” ise gerek
içerisinde taşıdığı çekirdekle (tohumla) gerekse genellikle fışkıran
sulu yapısıyla fallik evreye uygun düşmektedir. Demek ki şair, fidanın
yaprak ve meyveden kurtulduğunu söylemekle Derindeki metinde Çocuk
Bâkî’nin yaşadığı ruhsal gerilemeye vurgu yapmakta, onun oral evrede
bulunduğuna işaret etmektedir.
“Meyve ve yapraktan kurtulmak” ifadesi, En üstteki metin açısından Şair Bâkî’nin devlet memurluğundan azil dolayısıyla yaşadığı ekonomik kriz nedeniyle aile efradının, çoluk çocuğunun da çevresinden dağıldığını ima ediyor olabilir. Aslında bu yargıda ihtimale hiç gerek yoktur. Şairin devlet memurluğundan azil dolayısı ile eş dost, hısım akrabadan sonra ev halkının da çevresinden dağılması doğal bir gelişmedir. Berg ü bâr (yaprak ve meyve) tamlaması o asırlarda hatta tüm Divan edebiyatı ürünlerinde bir deyim olarak “çoluk çocuk” anlamında kullanılmaktaydı. Ayrıca şairin bu beyti yukarıdaki beyitlerden epey sonra, çoluk çocuğunun da kendisini terk etmesi üzerine söylediği gayet açıktır. Çünkü bu beyitte Derindeki metinde Çocuk Bâkî’nin önceki beyitlere göre bir alt basamak daha ruhsal gerileme sürecine girmesi ilgili olumsuz etkeni gerekli kılmaktadır.
İlk
dizedeki “durma salınsın” ifadesi de Derindeki metinde Çocuk Bâkî’de bu
ruhsal gerilemenin bebeklik dönemine kadar ulaştığını ima etmektedir.
Bilindiği üzere bebeklerin bilinçleri yeni oluşmaya başladığı için çok
zayıftır. Bebekler günlerinin çoğunu uyku ile geçirirler. Bu yüzden en
eski çağlardan zamanımıza değin bebekler genellikle sallama yoluyla
uyutulmuşlardır. Bu açıdan sallamak bebeğin zayıf olan bilincini etkisiz
hale getiren bir rol oynar. Tabiri caizse yetişkin bir insanın içki ve
uyuşturucu madde ile yaptığını bebekte sallama yolu ile
gerçekleştirmekteyiz. Bir insanın depresyonda olmasının en temel
belirtisi, günlerini uyku ile geçirmek istemesi, sabah kalktığında
uykuyu çalışmaya tercih etmesidir. Burada da “durma salınsın” ifadesi
böyle bir anlama gelmekte, En üstteki metinde Şâir Bâkî’nin içerisinde
bulunduğu depresyon durumunu ifade ettiği gibi Derindeki metinde Çocuk
Bâkî’nin psikolojik açıdan gerilediği oral evreyi (0-1,5 yaşlar arası)
karşılamaktadır. Üzülerek söylemek gerekirse karşımızdaki artık bir
Bebek Bâkî bulunmaktadır3.
Bâkî çemende hayli perîşan imiş varak
Benzer
ki bir şikâyeti var rûzgârdan
Beyitin günümüz Türkçe’siyle nesre çevrilmesi şöyledir:
“Baki,
bahçede yaprak hayli perişan bir durumdaymış. Rüzgardan bir şikayetinin
olduğu sanılıyor.”
Beyitte
sonbahar betimlemesi devam etmektedir: Yapraklar perişan bir
durumdadırlar. Rüzgarlar esmektedir. Yapraklar esen rüzgarlarla daha bir
dağılmaktadırlar.
“Varak” sözcüğünde tevriye sanatı vardır. Yakın anlamı olan “ağaç yaprağı” yanında şair bugün de kimi Anadolu ağızlarında kullanılan “varalım (yanına gidelim)” uzak anlamını kastederek kullanmıştır.
En
üstteki metinde Şair Bâkî için “varak” sözcüğünün bu uzak anlamı
başkalarına çok şey ifade etmeyi amaçlamaktadır: küçük bir sitem,
yalnızlık, çaresizlik, terk edilmişlik, vefasızlık… İnsanın bir göz yaşı
damlası ile anlatabileceği her şey bu sözcüğün uzak anlamında gizli
gibi.
“Rûzgâr”
sözcüğü ile de tevriye sanatı yapılmıştır. Yakın anlamı “hava akımı”dır.
“Devir, zaman” En üstteki metinde Şair Bâkî’nin ürkerek, çekinerek
kastettiği uzak anlamlarıdır. Çünkü bu uzak anlamların bir ucu eskilerin
tabiri ile zülf-i yâre (kendisine söz konusu memuriyetten el kesme
cezasını verenlere) dokunabilir. Şair o kadar ihtiyatla hareket ediyor
ki -yaşadığı bu acı deneyimden sonra bunu gayet doğal karşılıyoruz-
beyitte geçen “şikayet” sözcüğünden önce adeta özür diler gibi bir
edayla “benzer ki” ifadesini kullanmıştır.
SONUÇ
Metin
kırılması yöntemi ancak dünya çapındaki büyük, nitelikli eserlere
uygulanabilir. Divan edebiyatı ürünleri de bu özelliklere sahiptir.
Metin kırılmasını daha önce Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun Mesnevisi’ne
başarılı bir biçimde uygulamıştık.
Büyük bir
sanatçı eserinin Yüzeydeki metin boyutunun içerisine kendisinin öz
yaşamının ve iç dünyasını temsil eden Derindeki metin ile En üstteki
metini yerleştirir. Metin kırılması yönteminin amacı sanatçının iç
dünyasını ve öz yaşamını temsil eden bu Derindeki metini ve En üstteki
metini bulup ortaya çıkarmaktır.
Nasıl bir
insanın davranışlarının, komplekslerinin, ruhsal hastalıklarının ilk
çocukluğa (0-12 yaşlar arası) dayanan bir nedeni varsa bir sanatçı da
bilinçdışı süreçlerin etkisi ile farkında olmadan eserini üç boyutlu
olarak meydana getirir. Eserde Yüzeydeki metinin içinde Derindeki metini
ve En üstteki metini işler. Bu sayede eser tıpkı bir insanın ruhsal
dünyası gibi bir derinlik kazanır.
Sanatçı
Derindeki metinde başlangıçtan 12 yaşına kadarki çocukluk dönemini
işler. En üstteki metinde ise şair o andaki bir yaşantı dilimini, daha
doğrusu şiirin yazılmasına neden olan bir olay, olgu veya konuyu işler.
En üstteki metin şiirin yazılma nedenine işaret ederken Derindeki metin
şairin bu nedenden nasıl etkilendiğini gösterir. Ayrıca Derindeki
metinde En üstteki metine benzer çocukluk çağındaki yaşadığı olay, olgu
veya konular yer alır.
Metin kırılması yöntemini ilk olarak bir mesneviye uygulamış, bunda da
başarılı bir sonuç almıştık. Bu incelemede ise metin kırılması yöntemini
Bâkî’nin bir gazeline uygulamaya çalıştık. Metin kırılması yönteminin
gazellere uygulanmasında bazı olumsuz durumlarla karşılaşsak da
gazellerdeki edebi sanatların çokluğu işimizi kolaylaştırmaktadır. Çünkü
edebi sanatlar genellikle içlerinde metin kırılmalarını barındıran
yerlerdir.
Bâkî
Yüzeydeki metinde bir sonbahar betimlemesi yapmaktadır.
En
üstteki metinde Şair Bâkî devlet görevinden azledildiği için büyük bir
depresyona girer. Çevresindeki insanlar dağılır. Yalnız başına kalır.
Bir tarikata intisap eder veya önceden bağlı bulunduğu tarikata devam
eder. Bu yolla eski devlet memurluğu görevi için şeyhinden bir beklenti
içerisine girer ve üstlerinin ilgisini ve beğenisini kazanmaya çalışır.
Şiir de bu nedenle yazılır.
En
üstteki metinde Şair Bâkî’nin bu depresyonuna koşut olarak Derindeki
metinde Çocuk Bâkî psikoseksüel gerileme evrelerini yaşar. Anal ve oral
evrelere kadar geriler. Bu evrelere ilişkin karakteristik özelliklerin
etkisi altında kalır.
Normalde
sanatçıların Derindeki metinde işlenen konuları oedipal dönemde (fallik
evre 3-6 yaşlar arası) ve gizlilik evresinde (6-12 yaşlar arası)
geçer. Ama bu şiirde şair yaşadığı depresyonun büyüklüğünden oral-anal
evrelere kadar gerilemiştir. Yalnız bir beyitte fallik evre (kamışsal
evre [oedipal evre] ) işlenmektedir. İlgili beyitte En üstteki metinde
Şair Bâkî şeyhinden bir beklenti içerisine girip içerisinde bulunduğu
olumsuz durumdan kurtulmak isterken Derindeki metinde Çocuk Bâkî de oral
ve anal evrelerden uzaklaşıp fallik evreye ulaşmaya çalışır. En üstteki
metin ile Derindeki metinin bu koşutluğu gerçekten çok anlamlıdır,
dikkate değerdir. Bu durum kuramımızın da sağlamasını gösterir.
Bu
inceleme ile metin kırılması yönteminin gazellere uygulanması önünde
hiçbir engelin olmadığı kanıtlamıştır. Bu çalışmamız, gazellerin de
metin kırılması yöntemini uygulamada ihmal edilmemesi gereken eserler
olduğunu ortaya sermiştir.
Metin kırılması yöntemi Divan şiirine hak ettiği değeri kazandıracaktır. Çünkü Divan şiiri ürünlerindeki derinlik ancak büyük, dünya çapındaki nitelikli eserlerde söz konusudur.
KAYNAKÇA
Banarlı, Nihat Sami, (1983), Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları.
Çavuşoğlu, Mehmet, (2001), Bâkî ve Divan’ından Örnekler, İstanbul: Kitabevi Yayınları.
Freud, Sigmund, (1997), Cinsellik Üzerine Üç Deneme (çev. Selçuk Budak), Ankara: Öteki Yayınları.
Freud, Sigmund, (2000), Rüyaların Yorumu 2 (çev. Selçuk Budak), Ankara: Öteki Yayınları.
Küçük, Sabahattin, (1988), Bâkî ve Divan’ından Seçmeler, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
Pektaş,
Muhittin, (2006), Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun Mesnevisinin
Metin Kırılması Yöntemiyle Çözümlemesi, İzmir: Bilgekar Bilge
Karınca Matbaacılık San. Ve Tic. Ltd. Ş.